ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ-TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini Yazarlar DiziniKaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi |  Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası

Atatürk Araştırmaları || Çukurova Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni Türk Dili || Eski Türk Dili
Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri

 

XVI. YÜZYIL TEZKÎRECİLERİNİN ŞİİR SEÇİMLERİNDEKİ ORİJİNALLİK1

Doç. Dr. Bekir ÇINAR2

TÜBAR-XXIX-/2011-Bahar/

ÖZ: Bu çalışmada XVI. yüzyıl tezkirecilerinden Sehî, Latîfî, Ah¬
dî, Âşık Çelebi, Hasan Çelebi, Beyânî ve Âlî’nin, tezkirelerine aldığı şair¬
lerden seçtikleri şiirlerdeki orijinallik meselesi incelenecektir. Tezkireci-
lik geleneğimizin Anadolu’daki ilk temsilcileri olan bu yüzyıl tezkirecile-
rinin şairler hakkında verdikleri bilgilerin önemi kadar, o şairlerden seçti¬
ği şiirlerin de önemli olduğu aşikârdır. Bu durum seçilen şairlerin, şairlik
kudretini gösterdiği kadar, aynı zamanda tezkirecilerin şiir zevkini de or¬
taya koymaktadır. Bu yüzyıl tezkirecilerinin şiir seçimlerinde birbirinden
ne kadar etkilendiği ortaya konulmaya çalışılacaktır. Bu çalışma, XVI.
yüzyıl tezkirecilerinin sadece Zâtî ve Necâtî’den seçtikleri şiir örnekleriy¬
le sınırlı tutulmuştur.

Anahtar Kelimeler: Klasik Türk Edebiyatı, Necâtî, Zâtî, tezkire,
şiir seçimi, orijinallik

The Originality in XVI th Century Biographers’ Poetry Selections

ABSTRACT: In this study, the issue of originality of the poems
that had been selected by the XVI century biographers (tezkireci) such as,
Sehî, Latîfî, Ahdî, Âşık Çelebi, Hasan Çelebi, Beyânî ve Âlî, into their
biographies (tezkire) will be focused on. It is apparent that the poems of
the biographers, who are the first representatives of biography writing in
Anatolia, had chosen from the XVI century poets are as important as the
information given by these biography writers about the poets. This case
displays not only the poets’ literary power but also the biographers’
poetry experience. How much the XVI century’s biographers were
influenced from each other will be presented. This study is limited only to
the poetry examples, chosen by the XVI century biographers, of Zâtî and
Necatî.

Key Words: Classical Turkish Literature, Necatî, Zâtî, tezkire,
poem selection, originality

Klasik Türk edebiyatı içerisinde kaleme alınan mesneviler, çeşitli
şerhler, divanlar, letayifnameler, tarihler gibi çeşitli eserlerde, gerek doğ¬
rudan gerekse dolaylı olarak şiir ve şairle ilgili eleştiri ve değerlendirme¬
ler bulunmaktadır. Ancak bugünkü bilgilerimize göre bu eleştiri ve değer¬
lendirmelerin yapıldığı en önemli eserler, hiç şüphesiz şair tezkireleridir.
Tezkireler, esas itibarıyla şairlerin hayatları, eserleri ve şiirlerinden bah-
setseler de, özellikle bu eserlerde şiir ve şairle ilgili yapılan çeşitli değer¬
lendirmeler, hem edebiyat tarihi açısından hem de bizatihi tezkirelerin ve
tezkirecilerin değerini ortaya koyması açısından önemlidir.

Son zamanlarda tezkirelerle ilgili çalışmalar ağırlık kazanmış ve
birçok tezkirenin ilmî usullerle neşirleri yapılmıştır. Ancak tezkirecilerin
şiir ve şairle ilgili değerlendirmeleri, bu bilgilerin doğruluğu ve tezkireci¬
lerin şairlerden seçtiği örneklerle şairin edebî şahsiyeti arasındaki müna¬
sebet konusunda yapılan çalışmalar, henüz yeterli düzeye ulaşmamıştır.3
Bunun önemli sebeplerinden birisi, yaklaşık “
38 adet tezkirenin 17’sinm
yeni harflerle 13’ünün ise eski harflerle yaymlan[abil]mesi”
(Kılıç
2010/1) ve henüz yayımı tamamlanmamış tezkireler üzerinde bütüncül
çalışmalar yapılamamasıdır.

Tezkirelerin tamamı için klasik bir şablondan (şairin doğum yeri,
tarihi, eserleri, ölüm tarihi vs.) bahsetmek zordur. Bu eserlerin büyük ço¬
ğunluğu, üslûp kaygısı gözeten sanatçılar tarafından yazılmış, özellikle
tezkirelerin dibaceleri sanat kaygısıyla kaleme alınmıştır. Bu özelliğinden
dolayı tezkirelerin kendileri de bir edebî eser olarak değerlendirilmelidir.

Bu düşünceden hareketle tezkireciler, acaba şairle ilgili değerlen¬
dirmeleri yaptıktan sonra seçtikleri örnek şiirlerini hangi kıstaslara göre
yapmışlardır? Şairler seçtikleri bu şiir örnekleri konusunda birbirlerinden
etkilenmişler midir? Etkilendilerse bu etkilenme hangi seviyededir? Bü¬
tün şairler için bu tarz bir etkilenmenin tespitini yapmak oldukça zor ol¬
duğundan, bu çalışmada tezkirecilerin devrin çok önemli iki şairi
olan
“Zâtî” ve “Necâtî”nin hangi şiirlerini örnek olarak seçtikleri incele¬
necektir.

Yukarıdaki sorulardan birincisinin cevabı, yani tezkirecilerin şair¬
lerle ilgili değerlendirmeleri, bu çalışmanın sınırlarını aşmaktadır. Ayrıca
-yukarıda tam künyesini belirttiğimiz- Harun Tolasa’nın
“Şair Tezkirele¬
rinde Örnek Verme İşlemi
” ve Pervin Çapan’ın “Bir Üslûp Unsuru Ola¬
rak Safâyî Tezkiresinde Örnek Verme İşlemi
” adlarında birincisi genel,
ikincisi daha özel çalışmaları bulunmaktadır.

Bilindiği üzere tezkirecilik geleneğimizin Anadolu’daki ilk temsil¬
cileri, XVI. yüzyılda yetişmiştir. Bu eserlerin tamamlanma yılları dikkate
alındığında Garîbî (1524-1535), Sehî (945-1538), Latîfî (953- 1546), Ah¬
dî (971-1564), Âşık Çelebi (976-1568), Hasan Çelebi (994-1585), Beyânî
(1597-1598), Âlî şeklinde bir sıra takip etmektedir. Bu durumda bazı tez¬
kirecilerin, mesela Latîfî ile Âşık Çelebi’nin tezkire yazma ve bunun ter¬
tibi konusundaki münasebetlerini; Hasan Çelebi (ö. 1012-1604) ile
Beyânî (ö.1006-1597)’nin ölüm tarihleri arasında 7 yıllık bir fark olduğu¬
nu biliyoruz. Ayrıca Beyânî’nin, Hasan Çelebi Tezkiresi’ni
“bir dostun¬
dan ödünç alarak özetlediğini ve meşhur şairleri seçtiğini ”
kendi ifadele¬
rinden anlıyoruz. Ancak asrın önemli tezkirecilerinin şiir seçimlerinde
birbirinden ne kadar etkilendiği, şiir seçimlerinde
ne kadar orijinal olduk¬
ları
konusu, hem tezkirecilerin şiir zevkini tespit açısından hem de tezki¬
reye alınan şairin şiir kudretinin yansıtılabilmesi açısından oldukça önem¬
lidir.

Tezkirelerin şair ve şiir hakkındaki görüşleri, modern anlamda bir
eleştiri özelliği taşımasa da, kendi çağının şiir ve şairi için bir değerlen¬
dirme ölçütüdür. Edebî eleştiride örnek verme,
“o edebî eleştirinin yapı¬
sına ve niteliğine göre önem taşıyan, kimi zaman bir araç, kimi zaman bir
amaç durumunda bir unsurdur.”
(Tolasa 1980: 201). Tezkirecilerin ver¬
dikleri örnek şiir sayılarında da maalesef bir tutarlılık yoktur. Bugün için
çok değerli görülen bazı şairlerden tezkirecilerin seçtiği örnekler, nicelik
bakımından değişiklik göstermektedir. Bu durumda tezkirecilerin şairler¬
den seçtiği örnek şiirlerin sayısı, o şair hakkında kesin bir ölçüt kabul edi¬
lemez. Meselâ “Sehî ve Latîfî tezkirelerinde örnek şiir sayıları, Âşık Çe¬
lebi tezkiresine nazaran daha azdır. Âlî’nin
Künhü’l-Ahbâr’ ında ise, Latî-
fî ve Âşık Çelebi arasında bir orandan -şair başına ortalama beş şiir- söz
edilebilir.” (İsen 1994: 164-167).

Harun Tolasa (1980: 199-230) “Şair Tezkirelerinde Örnek Verme
İşlemi” adlı makalesinde Sehî, Latîfî ve Âşık Çelebi tezkirelerinden hare¬
ketle dört çeşit kümelenme tespit etmiştir. Bu kümelenme özetle şöyledir:

1.    Örneklerin alınmış olduğu eserler veya şiirlerin isimleri, şekil ve
türleri tanıtılıp takdim edilmez. Bu grupta tanıtılanlar, onu şairliğinin ka¬
nıtlanması amacını taşır.

2.    Şairin şiirinin, şairliğinin veya her ikisinin bir arada tanıtılması.
Bu gruptaki kümelenmede önce bizzat şiirin tanıtımı ve değerlendirilmesi
yapılır, sonra örnek verilir. Bu grupta ana hatlarıyla bir eser tanıtımı söz
konusudur.

3.    Şairin eseri etrafında onu merkez alan bir örnekleme, kısa bir tür
analizi ve değerlendirmesi yapılır. Böylece bizzat eser içindeki metnin
tanıtım ve değerlendirmesi esastır.

4.    Nazire geleneği içinde ortaya çıkan eser ya da şiirlerin tanıtımı
ve değerlendirilmesi. Bir şairin şairlik kudreti duyurabilmesi, edebî kişi¬
liğini ispat etmesi, eserin orijinalitesi, mükemmeliyet derecesi açısından
nazire geleneğinin tezkirecileri etkilemediği düşünülemez.

Bu çalışmada seçtiğimiz şairler, Necâtî ve Zâtî gibi hem kendi de¬
virlerinde hem daha sonraki devirlerde şairlik gücünü ispat etmiş şairler
olduğundan, birinci grup kümelenme bu şairlerde hissedilmemektedir. Bu
çalışma, yukarıda belirttiğimiz kümelenme doğrultusunda bir tasnifle de¬
ğil, tezkirecilerin örnek olarak aldıkları ortak şiirlerden hareketle yapıl¬
mıştır. Şimdi tezkirecilerin şairlerden aldıkları ortak şiirler incelenecek,
böylece şiir seçimlerinde nasıl bir etkilenme olduğu otaya konmaya çalı¬
şılacaktır.

1. Sehi, Latîfî, Âşık Çelebi’nin ve Âlî’nin Necâtî’den Seçtiği Or¬
tak Şiirler

Sehî, Necâtî’nin Münazara-i Gül ü Hüsrev adlı bir mesnevisi olup
bulunması zor bir eser olduğunu
“...Münâzara-i Gül ü Hüsrev adlı bir
kitabı var. Mesnevîsi güzel ve nazmı bî-bedel ammâ kim nâ-yâb u nâ-
peydâdur. Sıfat-ı kemânda bu birkaç beyt ol mesnevîdendir ki zikrolu-
nur. ”4
diyerek, adı geçen mesneviden beş beyit örnek vermiştir:

Yay gerindükce süner oldı ok

Câna ecel gibi sunar oldu ok

Ok çekilür tırnaga denlü tolar

Hayli ulaşdırmaga tırnak çalar

Degdi kiriş itdi sadâ-yı hazîn

Pek çekene uz atana âferîn

Olmaya idi arada mâni’ nişân

Bir adım olayıdı iki cihân

Kirişini bir adım öttürse yay

Atıla panbuk gibi nice alâyJ

Latîfi5 ise, Necâtî için “.Tahrîr ü te’lifden benyne’n-nâs meşhûr u
mütedâvil olan ancak Dîvânıdır ve manzûm u mensûrdan gayrı te’lifâtı
yokdur. Ammâ tilmizlerinden Sun’î ve Sehî her biri bir gûne risâle nakl
derler. Biri bahr-i hezec-i mahzûfda Risâle-i Gül ü Sabâ ve biri bahr-i
recez-i matvîde Risâle-i Mihr ü Mâh dirler. Lâkin nakleddikleri iki pâre
kitâbdan halk arasında bir eser görmişlerden bir haber yok. Ammâ bu iki
kimse zikr olan iki kitâbdan iki dürlü bahrde ebyât nak iderler. Ve bu
ebyâtı ol bir risâlesinden diyü nak iderler. ”
diyerek, Sehî tarafından veri¬
len bilgileri vermiş ve Sehî’nin verdiği aynı şiiri örnek göstermiştir.

Âşık Çelebi6, Necâtî’nin “..Sultân Mahmûd emriyle Kîmyâ-yı Sa-
âdet-i Imâm-ı Gazâlî’yi ve Câmi’ü’l-Hikâyât’ı terceme idüp ba’dehu
mesnevîde tab’ın Leylâ vü Mecnûn ile imtihân eyler... Leylâ vü Mec-
nûn’dan eser yokdur. Ancak dîvânında yazılu birkaç beyt bulunur. ”
(Kı¬
lıç 2010/2: 852) diyerek seçtiği şiiri, Necâtî’nin dîvânında yazılı olan bir¬
kaç beyitten aldığını belirtmekte ve Sehî ve Lâtifî’nin verdiği aynı şiirin
üç beytini örnek göstermektedir.

Âlî ise, “.. .Münazara-i Gül ü Hüsrev nâm kitâbı nazm itmesine
emr-i şerîfi sudûr bulur. Mezbûr dahi sem ’an ve tâ’aten diyü iştigâl itmiş.
itmamı müyesser olmadın Şâh Mahmûd dahî sarây-ı âhirete gitmiş. Ne-
câtî merhûm âlâm-ı firâkla evvelkinden ziyâde magmûm olmuş. Ne ol ki¬
taba itmâma sa’y itmiş, ve ihtimâmı ta’ayyün bulmuş. Bu ebyât ol
manzûmesindendür.”
(İsen 1994: 165) diyerek, Necâtî’nin Gül ü Hüsrev
adlı eseri ile ilgili detaylı bilgiler vermiştir. Âlî bu bilgilerden sonra, be¬
lirtilen eserin dört beytini
“Der Vasf-ı Tîr ü Kemân” başlığı ile örnek ola¬
rak tezkiresine almıştır.

Yukarıdaki örnek alınan şiirde, Sehî’nin şair ve eser tanıtımı yaptı¬
ğını, Latîfî, Âşık Çelebi ve Âlî’nin ise, sadece eser tanıtı
yaptıklarını
söyleyebiliriz. Bu örnekte, şairler için girişte belirttiğimiz ikinci grup bir
kümelenmeden bahsedilebilir.

Bu kategoride bir diğer ortak şiir ise, Necâtî’nin mezar taşına Sehî
tarafından yazdırılan beyittir. Bu beyit Âşık Çelebi ve Âlî tarafından tez¬
kireye alınmış ve şu bilgiler verilmiştir.

Sehî, Necâtî’nin mezar taşına Necâtî’nin şiirini yazdırdığını “...
Mezarı levhasına târîh-i mezkûr ile kendi eş’ârından bu beyti fakîr
müsennâ hat ile yazdırdum”7
diyerek, aşağıdaki şiiri örnek olarak vermiş¬
tir:

Bir seng-dil firâkına ölen Necâtî’nin8
Billâh mermer ile yapasız mezarını

Âşık Çelebi, Necâtî’nin mezarını Sehî’nin mermer ile yaptırdığım
söyleyerek,
“Sehî Beg mezarın mermer ile yapdırup bu rübâ’îsin
yazdurur.... Ve bu beyti dahı yazup dahı sikkeyi mermerde kazdırur.”
(Kılıç 2010/2: 855) ifadeleriyle, mezar taşındaki beyti örnek vermektedir.

Âli ise, Sehî Bey’in “Gitti Necâtî hây” tarihini dediğini ve
“...merkadini yapdırup seng-i mezarına yazdırmuş.”( İsen 1994: 166)
diyerek aynı beyti örnek vermiştir.

Âşık Çelebi ve Âlî’nin Sehî’den aldığı şiirler, somut bir bilgiye ve
tarihî bir vakaya dayanmaktadır. Sehî, Necâtî’nin mezar taşına bu beyti
yazdırdığını açıkça belirtmekte, Âşık Çelebi ve Âlî ise bu bilgileri nak¬
letmektedir. Tezkirecilerin bu tarz bir şiir seçimi, fazla keyfî olmayıp bir
olay ve belgeye dayandığından, yukarıda belirttiğimiz herhangi bir küme¬
lenmeden söz edilemez.

Bu bölümde dikkat çekici husus şudur ki Latîfî, Necâtî’nin Ahmedî
ile olan münasebetine geniş yer vermiş ve diğer tezkirelerde bulunmayan
orijinal örnekler seçmiştir:

Şöyle muhkem tutayın aşk ile ben yâr etegin

Ya elüm kat’ ideler ya keseler yâr etegin

(Latîfî 1314: 329)

Ben üzümin suyın severin sûfî dânesin

Zîrâ kimi kızım sever kimi ânesin

(Latîfî 1314: 327)

Hasan Çelebi ise, Necâtî’nin çok sevilen ve Bâkî gibi büyük bir şa¬
ir tarafından da nazîre yazılan aşağıda matla beytini verdiğimiz
“döne
döne”
redifli gazelinin beş beytini de örnek vermiştir. Aşağıda matla bey¬
tini verdiğimiz bu şiirin XVI. yüzyılın diğer tezkirelerinde olmaması il¬
ginçtir:

Çıktı eflâke derûnum şereri döne döne

Yandı kandîl-i sipihrün cigeri döne döne

(Kutluk 1989: 970)

2. Âşık Çelebi, Hasan Çelebi ve Âlî’nin Necâtî’den Seçtiği Or¬
tak Şiirler

Âşık Çelebi, Necâtî’nin hasta olup “...ogulların ve güyegüsin ü
havâssın ihzâr eyler. Bu gazeli diyüp yazup ellerine virir. ‘Size ve şi’re
vedâ’umdur deyü’ vedâ’ eyler. Ol gazel budur.
”(Kılıç 2010/2: 854) diye¬
rek, bu gazelin tamamını örnek olarak vermektedir:

Gazel

Bir dem iken devlet-i dünyâ bin dem sandılar

Bu fenâ gülzârınun ‘ıyşım âlem sandılar

Çâk çâk itmiş kara zülfünle Ka’be hırkasın

Jendeler giymişdür İbrâhîm Edhem sandılar

Ehl-i diller göricek âyînede tasvîrini

Bagrına basmış turur ‘İsâyı Meryem sandılar

Hasan Çelebi9 ise, Âşık Çelebi tarafından hikâyesi anlatılan bu ga¬
zelin
üç beytini örnek olarak seçmiştir. Bu örnekte genel ve soyut olarak
bir eser değil bizzat eser içindeki bir şiirin tanıtımı, şairin hayatından bazı
kesitler verilerek, örnek olarak alınan şiirin yazılmasına sebep olan olay
açıklanmıştır. Bu örnekte, genel ve soyut olarak eser değil, eser içindeki
metnin tanıtımı ve yazılış amacı belirtildiğinden üçüncü grupta belirtilen
bir kümelenmeye örnek teşkil edebilir.

Âşık Çelebi, Hasan Çelebi ve Âlî’nin, Necâtî’den seçtiği ortak şiir¬
lerden bir diğeri de şu beyittir10:

Hatt-ı rûh-ı yâr ehl-i mahabbet ecelidür
Gâfil yürüme aç gözini gün gicelidür

3. Ahdî, Âşık Çelebi, Hasan Çelebi ve Âlî’nin Zâtî’den Seçtiği
Ortak Şiirler

Ahdî, Zâtî’yi “Mezkurun eş’âr-ı âbdârı ziyâde bî-şümârdur bu ga-
zel-i bî-bedel ile ihtisâr olundu. ”
(Solmaz 2005: 304-307) sözleriyle öv¬
dükten sonra, aşağıdaki gazelin beş beytini de örnek vermiştir:

N’oldun inlersin felek hercâ’i cânânun mı var
Her makâmı seyr ider bir mâh-ı tâbânun mı var

Âşık Çelebi, Zâtî’den bahsederken, “...Merhûmun aslâ Hayâlî ile
yılduzı barışmazdı ve niçe kimesneler dîk-i afyonla ikisini bir kazana ko¬
yup kaynatsalar kanları birbirine karışmazdı
... Hayâlî gerçi evâ’il-i hâ¬
linde Zâtî’ye mu’tekid belki mukallid imiş hattâ Zâtî’nün bir gazelin tah-
mîs eylemişdür ki elân dîvân-ı Hayâlî’de mestûrdur andan gayrı şâirün
gazelin tahmîs itmemişdür matla’ı budur. ”
(Kılıç (2010/2: 1587) diyerek,
aynı şiiri “Matla-ı Zâtî” başlığıyla vermektedir.

Hasan Çelebi’nin11 seçtiği örneğin birinci mısraı, Ahdî ve Âşık Çe¬
lebi ile aynı, ikinci mısraı ise Zâtî’nin gazelinin ikinci beytinin ikinci mıs-
raıdır:

N’oldun inlersin felek hercâyi cânânun mı var
Yohsa başı taşra bir serv-i hırâmânun mı var

Yukarıdaki örnek şiir, nazire geleneği etrafında ortaya çıkan eser
ya da şiirlerin tanıtımı ve değerlendirilmesidir. Bu kümelenme, dördün¬
cü grup kümelenmeye örnek teşkil edebilir.

Bu örnek şiir dışında her üç tezkirecinin ortak seçtiği şiir örneği
tespit edilememiştir. Ancak Âşık Çelebi ile Hasan Çelebi’nin Zâtî’den
seçtiği başka şiirler mevcuttur.

Âşık Çelebi, “Ni ’met nâm bir dilber-i sîmîn-beden dellâk-ı çâlâke
ta’aşşuk ve ustura-i ‘ışk ile gayrdan kat’-ı ta’alluk itmüşdür defâ’atle
dimişdür ki beni ni ’met Zâtî itdi. Anun hakkında bu gazeli dimişdür. ”
(Kılıç 2010/2: 1594) diyerek, verdiği bilgilerden sonra beş beytini örnek
olarak tezkiresine aldığı gazeli, Hasan Çelebi de beş beyit olarak tezkire¬
sine örnek olarak seçmiştir:

Ni’met dinürmüş adına bir hûb-ı ser-tirâş

Hüsn ü kemâl-i hulk ile indürdi halka bâş

Âşık Çelebi ve Hasan Çelebi aşağıdaki şiirin dört beytini de örnek
vermiştir12:

Göricek hüsnün inân-ı ihtiyâr elden gider

Tîg-i hışmı lutf it ey çâpük-süvâr elden gider

Âşık Çelebi’nin Zâtî’den iki beyit olarak seçtiği aşağıdaki gazelin
bir beytini, Hasan Çelebi de örnek olarak tezkiresine almıştır:

Eli altında olma kimsenün hâtem gibi ey yâr

Kimesne dimeye tâ kim gözün üstinde kaşun var

Eyü adı kazan dünyâda kâmillerle hem-dem ol

Seni mum ile tâ kim okıyalar hatt-ı hâtemvâr

Âşık Çelebi ve Hasan Çelebi’nin seçtiği ortak şiirlerde, Âşık Çele¬
bi’nin bazı şiirleri bilgiye dayandırdığı, Hasan Çelebi’nin ise böyle bir
yola başvurmadığı görülmektedir. Her iki tezkirecinin örnek olarak sun¬
duğu şiirlerdeki beyit sayıları dikkate alındığında Hasan Çelebi’nin seçti¬
ği şiirlerin beyit sayıları, ya Âşık Çelebi’nin seçtiği şiirlerin beyit sayıla¬
rıyla aynı ya da az olduğu görülmektedir. Bu husus Hasan Çelebi’nin bazı
şiirlerin seçiminde Âşık Çelebi’den etkilendiğini göstermektedir.

4. Hasan Çelebi ve Beyânî’nin Necâtî’den Seçtiği Ortak Şiirler

Hasan Çelebi Necâtî için, “Tarz-ı gazelde cihânun vahîdi ve tavr-ı
meselde zemânun ferîdi oldıgına merhûm vâlidün bu kelâmı şâhiddür. ”
(Sungurhan 2009: 328) diyerek aşağıdaki beyti örnek gösterirken,
Beyânî13, hemen hemen aynı ifadelerle Necâtî’yi överek
“Tarz-ı gazelde
cihânun ferîdi îrâd-ı darb-ı meselde devrânun vâhididir. Kınalızâde Alî
dimişdür. ”
(Sungurhan 2008: 205) sözleriyle överek aynı şiiri örnek gös¬
termiştir:

Haşredek her şâ’ir ü kâmil dise şi’r ü gazel
Gelmiye kimse Necâtî gibi mâhir fi’l-mesel

Hasan Çelebi, Necâtî’nin Sultan Mehmet Han’a sunduğu kaside ile
onun iltifatına mazhar olduğunu,
“Fâtih-i şehr-i mezbûr Sultân
Mehemmed Hâna bu kasîde-i şitâ’iyyeyi virüp mazhar-ı eltâf u in’âm
‘âmî olmışdur. ”
(Sungurhan 2009: 349) sözleriyle bu kasidenin altı bey¬
tini örnek olarak vermiş; Beyânî ise, hemen hemen aynı bilgileri tekrarla¬
yıp
“...Sultân Mehemmed Hâna bu kasîde-i şitâ’iyyeyi virüp mazhar-ı
eltâf-ı bî-girânı olup...”
(Sungurhan 2008: 205) diyerek, aynı kasidenin
iki beytini örnek göstermiştir:

Oldı çünkim melah-ı berf-i hevâdan nâzil
Mezra’-ı sebz-i tarabdan gönül umma hâsıl

Üştur-ı mest gibi saçdı kefin yire sehâb
Bagladı kâfile-i ‘işret ü şâdî mahmil

Hasan Çelebi, Necâtî’nin Sultan Mehmet Han’a kasîde-i bahâriyye
sunarak tekrar ihsanına mazhar olduğunu belirtip bu kasidenin sekiz bey¬
tini örnek göstermiş; Beyânî ise, aynı bilgileri değişik ifadelerle sunarak
bu kasidenin bir beytini tezkiresine seçmiştir:

Handân ider cihânı yine fasl-ı nevbahâr
Nite ki cân-ı âşık-ı gamgîni vasl-ı yâr

Beyânî’nin Necâtî için Hasan Çelebi’den seçtiği diğer ortak şiirler
ise şunlardır:

Hasan Çelebi14 aşağıdaki kasidenin sekiz beytini örnek verirken;
Beyânî15 aynı kasidenin iki beytini örnek vermiştir:

Bir dün ki kılmış idi cemâline âftâb
Müşgîn gülâlesin gicenin anberîn nikâb

Sayyâd-ı çarh zâg-ı şebi kılmaga şikâr

Şekl-i hilâli kılmış idi çengâl-i ‘ukâb

Bu başlık altında verilebilecek diğer ortak şiirler ise şunlardır:

Hasan Çelebi16 ve Beyânî’nin17 Sultan Bâyezîd Hân’ın şehzâdesi
Sultân Mahmûd’un ölümü üzerine Necâtî’nin yazdığı mersiyenin matla
beyitleri ortak şiir örneği olarak verilmiştir:

Dünyâ evi meşakkat u renc ü ‘anâ imiş

Sahn-ı safâ didükleri mâtem-serâ imiş

Sünbül saçından hâtırımız ‘âtır olmadı

Gül-ruhlarun bizümle iki gün bir olmadı

Bu başlık altındaki örnekler Beyânî’nin, incelediğimiz iki şair için
-Zâtî bir sonraki maddede gösterilecek- bütün şiir örneklerini Hasan Çe-
lebi’den aldığını göstermektedir. Beyânî’nin tezkiresinde olup, Hasan Çe¬
lebi Tezkiresi’nde olmayan hiçbir şiir örneği yoktur. Hatta Beyânî, Hasan
Çelebi’nin daha fazla sayıda verdiği şiir örneklerinin bir veya birkaç bey¬
tini tezkiresine almıştır. Beyânî tezkiresi, girişte de belirttiğimiz gibi
“Hasan Çelebi Tezkiresi’ni bir dostundan ödünç aldığını ve fazla vakit
olmadığı için özetleyerek sadece meşhur şairleri seçtiğini”
(Kutluk 1997:
25) beyan etmektedir. Böylece Beyânî’nin, şiir örneklerini de Hasan Çe-
lebi’nin tezkiresinden kısaltarak aldığı örneklerden de anlaşılmaktadır.

5. Latîfî, Ahdî, Âşık Çelebi, Hasan Çelebi, Beyânî ve Âlî’nin
Zâtî’den Seçtiği Ortak Şiirler

Bu bölümde Latîfî, Ahdî, Âşık Çelebi, Hasan Çelebi ve Beyânî’nin
ortak şiirleri değerlendirilmiştir. Daha önceki bölümlerde, Âşık Çelebi ile
Hasan Çelebi’nin; Hasan Çelebi ile Beyânî’nin ortak şiirleri incelenerek
bazı tespitlerde bulunmuştuk. Altı tezkirecinin de Zâtî’den aynı beyitleri
örnek olarak vermeleri ilginçtir.

Latîfî’nin18, Zâtî’den seçtiği aşağıdaki matla, daha sonraki beş tez-
kireci tarafından da seçilmiştir. Ahdî de aynı beyti tezkiresine almıştır: 19

Düşdüm nişân-ı pây-ı seg-i dilber üstine

Ol gonca gördi didi yüzün güller üstine

Âşık Çelebi ise, aynı matlayı tezkiresine alma sebebini, “Kendüm
kendüye bir gün sorup ‘gâyet eyü matlalarınuz kankısıdur’ didüm bu iki
matla’ı okıdı.”
(Kılıç 2010/2: 1590) diyerek, Zâtî’nin kendi dilinden bu
iki matlaı dinlediğini beyan etmektedir:

Düşdüm nişân-ı pây-ı seg-i dilber üstine
Ol gonca güldi dedi yüzün güller üstüne

Rakîb-i zag elinden bir tezerv-i şîvekâr aldum
Dahi ben şahbâz-ı ‘ışk olaldan bir şikâr aldum

Hasan Çelebi aynı matlaları örnek olarak almış ancak alış sebebini,
“Âşık Çelebi kendüden â’lâ şi’rinüz kangısıdur didükde bu matla’ı okıdı
deyü hikâyet ider. ”
(Sungurhan 2009: 332) diyerek, seçtiği örneği Âşık
Çelebi’nin verdiği bilgiye dayandırmaktadır.

Beyânî20 de aynı bilgi ve beyitleri tekrarlamıştır: “Âşık Çelebi
kendüden gâyetle makbûlinüz kangı beytinüzdür deyü suâl itdükde bu
beyti okımışlardır. ”
(Sungurhan 2008: 68-69).

Âlî ise, “.Ve kendi üzre matlaı dahi mergûb ve bî-hemtâdur”
(İsen 1994: 218) diyerek, Âşık Çelebi’nin tezkiresine aldığı iki matlaı
tezkiresine almıştır.

Yukarıdaki Zâtî’den alınan örnek şiirde Âşık Çelebi, tezkiresine
aldığı matlaları bizzat şairden dinleyerek almıştır. Yani Zâtî, en güzel iki
matlaını Âşık Çelebi’ye söylemiş ve bunu tezkiresine kaydetmiştir. Hasan
Çelebi ve Beyânî ise bu olayı naklederek, Âlî ise böyle bir hâdiseden
bahsetmeden iki matlaı örnek olarak tezkirelerine almışlardır. Bu seçimde
ilginç olan ise Latîfî’nin daha önceden bu matlalardan birini tezkiresine
almasıdır. Bu husus, onun şiir seçimindeki zevkini ve hassasiyetini gös¬
termektedir. İncelediğimiz tezkirecilerin bu örnekteki şiir seçimlerine etki
eden faktör şöyledir:

Latîfî, Zâtî’nin bu şiirini beğenerek seçmiş, Âşık Çelebi bir olaya
dayandırmış yani şairden dinlemiş, Hasan Çelebi ve Beyânî, Âşık Çele¬
bi’nin verdiği bilgiyi tekrarlamış, Âlî ise “mergûb u bî-hemtâ” (herkesçe
sevilen, rağbet edilen ve eşsiz güzellikte) şeklinde nitelendirilmiştir. Bu
örnekle şairin eseri içindeki
bir metnin tanıtılması ve şiirin değerinin or¬
taya konulması
amaçlanmıştır.

XVI. yüzyılda beş tezkirecinin de Zâtî’den ortak olarak seçtiği bir
diğer şiir de aşağıdaki örnektir. Latîfî, Zâtî hakkında,
“.Ve bu şi’r-i
mu’ciz-şiâr dahı ol serv-i bostân-ı risâlet ve ol gül-i gülistân-ı nübüvvet
hakkında vâki’ olmışdur.”21
(Canım 2000: 264) diyerek, aşağıdaki matlaı
örnek vermiştir. Ahdî de herhangi bir bilgi vermeden aynı örneği tezkire¬
sine almıştır:

Kâmetün ey bûstân-ı lâ-mekân pîrâyesi

Nûrdan bir servdür düşmez zemîne sâyesi
(Solmaz 2005: 305)

Âşık Çelebi, bu şiirin bir terci-bend olduğunu, “Evvelâ na’tda bu
tercî’ bendi ki bir bendi budur.”
(Kılıç 2010/2: 1589-1590) diyerek, bi¬
rinci bendin tamamını örnek olarak tezkiresine almıştır. Hasan Çelebi,
tezkiresine aldığı bu şiirin bir na’t olduğunu
“...Medh-i seyyîd-i kâinâtda
bu gâyetde hûbdur. Inşâ’allâhu Te ’âlâ sebeb-i magfiretdür. ”
(Sungurhan
2009: 324) diyerek dört beytini örnek olarak vermiş, Beyânî aynı şiirden
bir beyit örnek seçmiştir. Âlî ise,
Hülâsa-i kelâm bu tercî’-i mükemmel
hadd-i zâtında bir kitâba bedel güftâr-ı rûh-efzâdur. ”
(İsen 1994: 217)
diyerek, bu terci-bendin önce altı beytini, sonra diğer bendlerin matla be¬
yitlerinden birer beytini
Na’t-ı Rasûl başlığıyla örnek vermiştir.

Yukarıdaki örneklerden hareketle, Âşık Çelebi’nin şiir seçiminde
özen gösterdiğini ve seçici davrandığını söyleyebiliriz. Ayrıca onun tezki¬
resinde hem örnek şiirlerin çeşitliliği fazla hem de şiirlerden seçilen be¬
yitlerin sayıları, diğer tezkirelere nazaran daha çoktur. Bu örnekler, Ha¬
san Çelebi’nin bazı şiir örneklerini Âşık Çelebi’den aldığını düşündür¬
mekte; Âlî’nin daha nicel ve nitel seçimler yaptığını göstermektedir. Bir
önceki örnekte de vurgulandığı üzere, Latîfî’nin örnek olarak seçtiği aşa¬
ğıdaki beyit;

Düşdüm nişân-ı pây-ı seg-i dilber üstine

Ol gonca gördü dedi yüzün güller üstine

onun şiir seçimindeki hassasiyetini ve şiir zevkinin büyüklüğünü göster¬
mektedir. Çünkü bu beyit, Âşık Çelebi’nin naklettiğine göre, Zâtî’nin en
sevdiği matlalardan olup, şair tarafından Âşık Çelebi’ye okunmuştur. Şa¬
irlere ve onların şiirlerine
“değeri kadar yer vermesi ve ölçülü davranma¬
sı” Latifi Tezkiresi’
nin bir diğer özelliği olarak zikredilebilir.

Sonuç

Bu sınırlı çalışma ile XVI. yüzyıl tezkirecilerinin Necâtî ve Zâ¬
tî’den seçtikleri örnekler incelendiğinde şu hususlar dikkati çekmektedir:

Sehî Bey’in tezkiresi, Anadolu sahasında yazılmış ilk tezkire oldu¬
ğundan -Garîbî’nin tezkiresi hariç- bazı şairler ve onların eserleri hakkın¬
da önemli bilgileri ihtiva etmektedir. Sehî, şiir örnekleri açısından çok se¬
çici olmamakla birlikte, diğer tezkirecilerin ulaşamadığı bazı eserlerden
örnek şiirler vermiştir. Bu temel bilgiler ve örnekler, Sehî’den sonra yeti¬
şen tezkireciler tarafından bazen kaynak gösterilerek kullanılmıştır. Sehî,
Necâtî’nin 6 farklı şiirinden 12 beyit, Zâtî’nin 3 farklı şiirinden 4 beyit
örnek vermiştir.

Latîfî’nin seçtiği şiirler -her ne kadar tezkire bazı açılardan eleşti¬
rilse de- onun şiir seçiminde hassas davrandığını, orijinal ve iyi bir şiir
zevkine sahip olduğunu göstermektedir. Bu yüzyıl tezkireleri içinde bir¬
çok şiir örneği sadece Latîfî’de mevcuttur. Latîfî, Necâtî’nin 21 farklı şii¬
rinden 32 beyit, Zâtî’nin 22 farklı şiirinden 32 beyit örnek vermiştir.

Âşık Çelebi, şairler hakkında vakıf olduğu bilgilerin neredeyse ta-
marnım vermiş ve şairlerin çok sayıda şiirinden örnek seçmiştir. Yani
Âşık Çelebi’nin seçtiği şiir örnekleri, hem çok çeşitli hem de şiirlerin be¬
yit sayıları diğer tezkirelere nazaran daha çoktur. Ayrıca Âşık Çelebi, şiir
seçimlerinde de özen göstermiştir. Âşık Çelebi, Necâtî’nin 29 farklı şii¬
rinden 57 beyit, Zâtî’nin 56 farklı şiirinden toplam 122 beyit ve 3 mısra
örnek vermiştir.

Hasan Çelebi, şiir seçimlerinde daha bütüncül davranmış, genellik¬
le bir gazelin tamamını örnek olarak tezkiresine almıştır. Âşık Çelebi ve
Hasan Çelebi’nin seçtiği ortak şiirlerde, Âşık Çelebi’nin bazı şiirleri bil¬
giye dayandırdığı, Hasan Çelebi’nin ise zaman zaman böyle bir yola baş¬
vurduğu görülmektedir. Her iki tezkirecinin örnek olarak sunduğu şiirler¬
deki beyit sayıları dikkate alındığında, Hasan Çelebi’nin seçtiği şiirlerin
beyit sayıları, ya Âşık Çelebi’nin seçtiği şiirlerin beyit sayılarıyla aynı ya
daha azdır. Bu husus Hasan Çelebi’nin bazı şiirlerin seçiminde, Âşık Çe-
lebi’den etkilendiğini göstermektedir. Ancak yüzyıl tezkireleri içinde sa¬
dece Hasan Çelebi tezkiresinde olup diğer tezkirelerde olmayan şiir ör¬
nekleri de vardır. Hasan Çelebi, Necâtî’nin 23 farklı şiirinden 68 beyit ve
3 mısra, Zâtî’nin ise 21 farklı şiirinden 29 beyit ve 2 mısra örnek vermiş¬
tir.

Beyânî’nin tezkiresinde, Hasan Çelebi tezkiresinde olmayan hiçbir
şiir örneği yoktur. Bu husus Beyânî’nin şairler hakkında verdiği bilgileri
ve seçtiği şiir örneklerini, Hasan Çelebi’nin tezkiresinden aldığını açıkça
göstermektedir. Beyânî, Necâtî’nin 7 farklı şiirinden 14 beyit, Zâtî’nin 3
farklı şiirinden 3 beyit ve 2 mısra örnek vermiştir.

Âlî ise, “XVI. yüzyılda kendinden önce yazılmış olan bütün tezkire¬
leri (Beyânî’ninki hariç) görmüş”
(İsen 1994: 24) olmasına rağmen, şiir
seçimlerinde özgün davranmış, şairin hayatı, eserleri ve ölümü gibi bilgi¬
lere dayanmayan ve diğer tezkirelerde bulunan şiirleri tezkiresine alma¬
mış, daha orijinal bir seçim yapmıştır. Âlî, Necâtî’nin 11 farklı şiirinden
22 beyit, Zâtî’nin 10 farklı şiirinden 17 beyit örnek vermiştir. Âlî, şiir se¬
çimlerinde mutedil davranmakla birlikte, Ahmet Paşa’dan çok geniş ma¬
lumat vermesine rağmen, ondan bir beyit örnek vermesi ilginçtir.

KAYNAKÇA

CANIM, Rıdvan (2000), Latifî Tezkiretü’ş-şuara ve Tabsıratu’n-Nüzemâ, AKM
Yayınları, Ankara.

COŞKUN, Menderes (2005/1), “Divan Şairlerinin Birbirleriyle İlgili Manzum
Değerlendirmeleri”,
Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, S. 13, İstanbul, s.
87-128.

COŞKUN, Menderes (2005/2), “Türk Divan Şairlerinin Birbirlerini Değerlen¬
dirme Tarzları”,
Osmanlı Araştırmaları/The Journal of Ottoman Studies
XXVI,
İstanbul, s. 163-174.

ÇAPAN, Pervin (2005), “18. YY. Tezkirelerinde Örneklenen Muamma ve
Lugazlar,
Osmanlı Araştırmaları, XXVI (The Journal Of Otoman Studies
XXVI), Prof. Dr. Mehmed Çavuşoğlı’na Armağan-II,
İstanbul, s. 205-222.

ÇAPAN, Pervin (2009), “Bir Üslûp Unsuru Olarak Safâyî Tezkiresi’nde Örnek
Verme İşlemi”,
İstanbul Kültür üniversitesi, Uluslar Arası Türk Dili ve
Edebiyatı Kongresi, 27-28 Ağustos 2007, Bildiriler,
İstanbul Kültür Üni¬
versitesi Yayınları, İstanbul, s. 99-120.

Edirneli Sehî, Tezkire-i Sehî, İstanbul 1325.

İPEKTEN, Halûk (1991), Türk Edebiyatının Kaynaklarından Türkçe Şu’ara
Tezkireleri,
Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yayınları, Erzu¬
rum.

İSEN, Mustafa (1994), Künhü’l-ahbâr’ın Tezkire Kısmı, AKM Yayınları, Anka¬
ra.

İSEN, Mustafa (1998), Sehî Bey Tekiresi Heşt Behişt, Akçağ Yayınevi, Ankara.

İSEN, Mustafa (1999), Latîfî Tekiresi, Akçağ Yayınevi, Ankara.

İSEN, Mustafa-vd., (2002), Şair Tezkireleri, [Dr. Halûk İpekten], Grafiker Ya¬
yınları, Ankara.

İSEN, Mustafa (2010), Tezkireden Biyografiye, Kapı Yay., İstanbul.

KILIÇ, Filiz (1998), XVII. Yüzyıl Tezkirelerinde Şair ve Eser Üzerine Değerlen¬
dirmeler,
Akçağ Yayınevi, Ankara.

KILIÇ, Filiz (2010/1), “Edebiyat Tarihimizin Vazgeçilmez Kaynakları: Şair
Tezkireleri,
www.kulturturizm.gov.tr (son erişim tarihi 20.10.2010).

KILIÇ, Filiz (2010/2), Âşık Çelebi Meşâ’irü’ş-Şu’arâ İnceleme-Metin, İstanbul
Araştırmaları Enstitüsü, C. 2-3, İstanbul.

KUTLUK, İbrahim (1989), Kınalızade Hasan Çelebi Tezkiretü’ş-Şuarâ, C. I-II,
TTK Yayınları, Ankara.

KUTLUK, İbrahim (1997), Beyâni Mustafa Bin Cârullah Tezkiretü’ş-şuarâ,
TTK Yayınları, Ankara.

LATÎFÎ, Abdüllatîf, Tezkire-i Latîfî, Dersaadet İkdam Matbaası 1314.

SOLMAZ, Süleyman (2005), Ahdî ve Gülşen-i Şu’arâsı (inceleme Metin),
AKMB Yayınları, Ankara.

SUNGURHAN-EYDURAN, Aysun (2008), Beyânî Tezkiretü’ş-Şu’arâ, KB Ya¬
yınları, Ankara. www.kulturturizm.gov.tr (son erişim tarihi 20.11.2010).

SUNGURHAN-EYDURAN, Aysun (2009), Kınalızâde Hasan Çelebi Tezkire-
tü’ş-Şu’arâ,
KB Yayınları, Ankara. www.kulturturizm.gov.tr (son erişim
tarihi 20.11.2010).

TOLASA, Harun (1980), “Şair Tezkirelerinde Örnek Verme İşlemi”, Ege Üni¬
versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi I,
İzmir, ss. s. 199-230.

TOLASA, Harun (1982), “Divan Şairlerinin Kendi Şiirleri Üzerine Düşünce ve
Değerlendirmeleri”,
Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve
Edebiyatı Araştırma Dergisi,
S. 1, İzmir, s. 15-46.

TOLASA, Harun (2002), Sehî Latîfî Âşık Çelebi Tezkirlerine Göre 16. Yüzyılda
Edebiyat Araştırma ve Eleştirisi,
Akçağ Yayınevi, Ankara.

1

Bu makale, Prof. Dr. Atabey Kılıç başkanlığında, Erciyes Üniversitesi Fen
Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Klâsik Türk Edebiyatı
Topluluğu tarafından,
VI. Klâsik Türk Edebiyatı Sempozyumu (Prof. Dr. Mi¬
ne Mengi Adına)” 25-27 Kasım 2010 Kayseri’
de düzenlenen sempozyumda,
aynı adla sunduğumuz bildirinin genişletilmiş şeklidir.

2

Niğde Üni. Fen Ed. Fak. TDE Böl. bcinar67@gmail.com

3

Bu konuda, makalemizin konusuyla doğrudan ya da dolaylı alâkalı olan ula¬
şabildiğimiz önemli çalışmaların bazıları şunlardır: Harun Tolasa, “Şair Tez¬
kirelerinde Örnek Verme İşlemi”,
EÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi I, ss.
199-230, İzmir 1980; Harun Tolasa,
Sehî, Latîfî, Âşık Çelebi Tezkirelerine
Göre 16. Yüzyılda Edebiyat Araştırma ve Eleştirisi,
Akçağ Yay., Ankara
2002., 399 s.; Harun Tolasa, “Divan Şairlerinin Kendi Şiirleri Üzerine Dü¬
şünce ve Değerlendirmeleri”,
Ege Üniv. Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Ede¬
biyatı Araştırma Dergisi, sy.
1, İzmir 1982, ss. 15-46; Pervin Çapan, “Bir Üs¬
lûp Unsuru Olarak Safâyî Tezkiresi’nde Örnek Verme İşlemi”,
İstanbul Kül¬
tür Üniversitesi, Uluslararası Türk Dili ve Edebiyatı Kongresi, 27-28 Ağus¬
tos 2007, Bildiriler,
İstanbul Kültür Üniversitesi Yay., İstanbul 2009, ss. 99¬
120; Pervin Çapan, “18. YY. Tezkirelerinde Örneklenen Muamma ve
Lugazlar,
Osmanlı Araştırmaları, XXVI (The Journal Of Otoman Studies
XXVI), Prof. Dr. Mehmed Çavuşoğlu Armağanı II,
İstanbul 2005, ss. 205¬
222; Filiz Kılıç,
XVII. Yüzyıl Tezkirelerinde Şair ve Eser Üzerine Değerlen¬
dirmeler,
Akçağ Yay., Ankara 1998, 402 s.; Mustafa İsen, Tezkireden Biyog¬
rafiye,
Kapı Yay., İstanbul 2010; Menderes Coşkun, “Divan Şairlerinin Bir-
birleriyle İlgili Manzum Değerlendirmeleri”,
Türk Kültürü İncelemeleri Der¬
gisi,
sy. 13, İstanbul, 2005, ss. 87-128; Menderes Coşkun, “Türk Divan Şair¬
lerinin Birbirlerini Değerlendirme Tarzları”,
Osmanlı Araştırmaları/The
Journal of Ottoman Studies XXVI,
İstanbul 2005, ss. 163-174.

4

   “...Münazara-i Gül ü Hüsrev adlı bir kitabı vardır. Mesnevisi güzel, nazmı
eşsiz, fakat bulunması zor bir eserdir. Yay vasfında bu beyitler, onun adı ge¬
çen mesnevisindendir.”
(İsen 1998: 144-146).

5

   Latîfî’nin Necâtî’den seçtiği örnekler, Latîfî 1314: 325-330 ve Canım 2000:
515-522’den; çeviriler ise, İsen (1999: 321-328)’den alınmıştır.

“...Eserlerinden halk arasında tanınan sadece Dîvânıdır. Nazım nesir başka
eseri yoktur. Ama öğrencilerinden Sun’î ve Sehî her biri bir çeşit risâle nak¬
lederler. Biri hezec bahrinde Gül ü Sabâ’dan biri ise Mihr ü Mâh risâlesin¬
den söz ederler. Naklettikleri bu iki parça kitabı halktan gören kimse yoksa
da bu iki kişi, iki farklı kitaptan iki farklı bahirden beyitler naklederler. Ok ve
yayı öven bu beyitleri de diğer risalesindendir diye nakleder. ”
(İsen 1999:
328).

6

   Âşık Çelebi’nin tezkiresinden Necâtî için alınan örnekler, Kılıç (2010/2: 849-
860)’tan alınmıştır.

7

   “Mezarının taşına adı geçen tarih ile kendi şiirinden bu beyti güzel müsennâ
ile yazdırdım.” (İsen 1998: 145) .

8

   Bk. Edirneli Sehî, 1325: 76.

9

   Hasan Çelebi tezkiresinden Necâtî için alınan örnekler, Sungurhan (2009:
326-357) den alınmıştır. Ayrıca bu örnekler için bk. Kutluk (1989: 969-972).

10

   Bu tezkirelerden alınan örnekler için bk., Âşık Çelebi için, Kılıç (2010/2:
859); Hasan Çelebi için, Sungurhan (2009: 357); Âlî için, İsen (1994: 167).

11

   Hasan Çelebi Tezkiresi’nden Zâtî için alınan örnekler, Sungurhan (2009:
315-324) ten alınmıştır. Ayrıca bk., Kutluk (1989: 372-393).

12

Âşık Çelebi tezkiresi için bk. Kılıç (2010/2: 1591), Kınalızâde Hasan Çelebi
için bk. Sungurhan (2009: 322).

13

   Beyânî’den Necâtî için alınan örnekler, Sungurhan (2008: 204-207) den alın¬
mıştır. Ayrıca bk. Kutluk (1997: 275-279).

14

   Bu şiirin tamamı için bk. Sungurhan (2009: 351); Kutluk (1989: 372-393).

15

   Bk. Sungurhan (2008: 205); Kutluk (1997: 275-279).

16

   Bk. Sungurhan (2GG9: 354-355); Kutluk (19S9: 372-393).

17

   Bk. Sungurhan (2GGS: 2G6-2G7); Kutluk (1997: 275-279).

18

   Latîfî’nin tezkiresinden Zâtî için alınan örnek şiirler, Latîfî (1314: 156-161);
Canım (2GGG: 262-267)’den alınmıştır.

19

   Ahdî’nin Zâtî’den aldığı şiir örneği için bk. Solmaz (2GG5: 3G4-3G7).

20

Beyânî’den Zâtî için alınan örnekler, Sungurhan (2008: 68-69)’dan alınmış¬
tır. Ayrıca bk. Kutluk (1997: 95).

21

“Bu matla peygamberlik bahçesinin servisi ve nebîlik bahçesinin gülü hak¬
kında söylenmiştir.” (İsen 1999: 481).